Ekim’de Havalar Nasıl Olacak?

Yazdan kalma havalarla karşılayacağımız ekim ayının ilk günlerinin ardından kuzeyli rüzgarların etkisiyle hava sıcaklıkları hızla azalacak ve yer yer kuvvetli yağışlarla birlikte mini bir kış provası yapacağız. Kombiler, kaloriferler, sobalar erkenden yanacak ve öyle görünüyor ki önümüzdeki kışın ısınma giderleri de geçtiğimiz kışa göre epey fazla olacak.

mt8_istanbul_ens1

Ekimin ilk haftası içindeki bu sıcaklık dalgalanmasına İskandinavya üzerine yerleşecek oldukça güçlü bir yüksek basınç alanına bağlı olarak gelişen omega sinoptik deseni neden olacak. Basınç dizilimlerine bağlı olarak karayele dönecek rüzgar, Rusya üzerinden Balkanlar’a doğru inen mevsimine göre soğuk havanın Trakya’dan yurdumuza girmesini sağlayacak. Ekime başlarken 30 dereceler seviyesinde sıcaklıkların ölçüleceği bazı karasal kesimlerde tek haneli sıcaklık değerleri görülebilecek.

reem1441Yukarıda anlattığımız durumun eylül performansı yüksek olan ECMWF aylık tahmin modelinin ekim ayı ilk haftasına ait çıktılarına yansıması aşağıdaki gibi olmuş. Batı kesimlerde sıcaklıklar ortalamaların altına inerken doğu kesimlerde normallerinin üzerinde kalmaya devam etmesi bekleniyor. Yağışlar da batıda normallerinin üzerinde fakat doğuda normallerinin altında kalacak gibi görünüyor.

ecmsck1

ecmyagis1

Ekimin 2. haftasında ise sıcaklıklar yavaş yavaş normal seviyelerine dönmeye başlayacak. Yağışlar da etki alanını daraltacak ve daha çok kuzey kesimlerde etkisini sürdürecek.

ecmsck2

ecmyagis2

ECMWF aylık tahmin modeli ekim ayının 3. haftasında yurt genelinde önemli bir hava olayı öngörmüyor. Sıcaklıklar artarak normallerinin üzerine çıkacak ve yağışlar çoğu yerde mola verecek. Muhtemelen yüksek basınç nedeniyle iç kesimlerde yer yer sis görülebilir ve hava kalitesinde azalma meydana gelebilir.

ecmsck3

ecmyagis3

Ekim son çeyreğinde ise sıcaklıkların doğu kesimler haricinde normaller civarında seyretmesi bekleniyor. Bu dönemde kuzey kesimler başta olmak üzere yağışlı bir sistem yurdumuzu ziyaret edebilir.

ecmsck4

ecmyagis4

Kutup girdabının geçtiğimiz seneye kıyasla daha zayıf ve kırılgan olduğu görülüyor. Bu durum önümüzdeki haftalarda omega benzeri yapıların oluşumunu kolaylaştırabilir. Hava akımları batı-doğu yönünden daha çok kuzey-güney yönünde gelişebilir.

figure1bi

MJO salınımı son zamanlarda zayıf ilerliyor (dairenin içinde) ve uzun vade için ciddi bir sinyal veremiyor.

emon_phase_manom_51m_full

QBO salınımının normalde 2 yıl civarında tamamlanan döngüsü bu kez daha önceki yıllarda hiç kaydedilmemiş şekilde kısa bir sürede sonlanacak ve 30hpa seviyesinde batıya dönmüşken ekim ayında 50hpa seviyesinde de batıya dönerek tamamen pozitif yani batılı bir hal alacak. Ancak QBO salınımının da önümüzdeki aylarda kuvvetli olması beklenmiyor. Bu nedenle geçtiğimiz sonbahar ve kış aylarında fazlasıyla etki ettiği jet akımları gibi daha alt seviyelerdeki akışlara olan etkisi bu kez oldukça sınırlı olacaktır. Hem ekimde hem de sonraki aylarda alacağımız yağışların geçtiğimiz seneye göre biraz daha fazla olması beklenebilir.

qbo

Geçtiğimiz günlerde medyada yer alan El Nino bitti La Nina geliyor kış çok sert geçecek şeklinde haberler bilimsellikten uzaktır. Önümüzdeki aylar içinde ENSO bölgesinde sıcaklık anomalisi normale yakın seyredecektir. ENSO bölgesinde sıcaklık anomalileri ancak geçtiğimiz sene olduğu gibi büyük değerlerde olduğu zaman küresel boyutta etkiler göstermektedir. Şu anki görüntüsüyle birebir etkileşim halinde olduğu coğrafyalarda bile etkisi sınırlı kalacaktır. Kuvvetli El Nino dönemlerinde Tropikal Pasifik’te buharlaşma arttığından bu bölgedeki yağış miktarları artmakta ve belli bir bölgeye sıkışmaktadır. Küresel su çevrimine bağlı olarak dünyaya düşen yağış miktarı her yıl yaklaşık olarak aynıdır. Tropikal Pasifik’te yağışlar bollaşırken subtropikal yüksek basınç alanları kuzeye doğru itilmekte AO ve NAO gibi indekslerde pozitif ortalamalar gözlenmekte, Türkiye gibi pekçok orta enlem ülkesinde geçen sene olduğu gibi yağışlar azalmaktadır. Kuvvetli La Nina dönemlerinde ise bu durumun tersi bir tablo ortaya çıkmaktadır. Tropiklerde yağışlarda azalma gözlenirken orta enlemlerde artmaktadır. Bugünlerde olduğu ve önümüzdeki aylarda beklendiği gibi nötre yakın değerlerin ölçüldüğü dönemlerde ise olumlu veya olumsuz herhangi bir etkisi olamamaktadır. Bilinmelidir ki önümüzdeki aylarda ülkemizde sıradışı hava olayları gözlenecek olursa bunun sebebi La Nina olmayacaktır. Başka sebepler aranmalıdır. Ülkemizde gözlemlenen her sıradışı hava olayını El Nino veya La Nina’ya bağlayan ve halkın bu konudaki bilgisizliğinden faydalanarak kolaycılığa kaçan uzmanlara ve bu yöndeki açıklamalarına itibar etmeyiniz.

ssta_c

Son olarak küçük bir analog tahminle yazıyı noktalayalım. Ekim ayında hakim olması beklenen sinoptik desenin geçmişte benzer şekilde görüldüğü ekim aylarının ardından gelen kasım aylarında basınç ortalamaları aşağıdaki gibi gerçekleşmiş. Buna göre kasım ayı içinde Azor yüksek basıncı ve bu yüksek basınç alanının pozisyonuna göre güneye doğru hareketlenmesi muhtemel İzlanda kökenli sistemler görebiliriz.

ekimkasım.JPG

Kış mevsimi basınç ve sıcaklık ortalaması ise aşağıdaki gibi olmuş. İskandinav blokajının hakim olduğu sinoptik desenle birlikte ülkemizde sıcaklıkların ortalamaların altına indiği görülüyor ancak bu görüntüye bakarak yağış durumu hakkında sağlıklı bir yorumda bulunmak zor görünüyor.

kis

Ekim ayı sonunda ortaya çıkacak Avrasya kar örtüsü gibi bazı veriler sayesinde kışla ilgili daha  doğru tahmin yapabilme ihtimalimiz artacaktır.

Kış Mevsimi AO & NAO Sinyalleri

Arktik Salınım AO ve Kuzey Atlantik Salınımı NAO kuzey yarımkürenin hava durumu tahminlerinde kullanılan önemli veriler. Bu verilerin kış genelinde nasıl bir yol izlediği  pekçok ülke için sıcaklık ve yağış ortalaması bakımından belirleyici oluyor. GFS, ECMWF gibi sayısal tahmin modellerinin yanında mevsimlik tahmin modelleri de AO ve NAO’nun muhtemel seyri hakkında bize fikir veriyor. Ancak ne yazık ki bu tahminlerde vade uzadıkça tutarlılık azalıyor. Bazı senelerde başarı sağlanırken bazılarında sağlanamayabiliyor.

Geçtiğimiz kış için Met Office mevsimlik tahmin modelinin AO tahminleri ocak ayı dışında oldukça iyi bir performans göstermişti.

aooo

ECMWF modeli de NAO tahminlerinde yine ocak ayı dışında gayet başarılı sayılabilecek bir performans gösterdi.

naooo

Ancak bu başarıların sağlanamadığı yıllar da var. 2009-2010 kışında mevsimlik tahmin modelleri AO ve NAO tahminlerinde ciddi hataya düşmüşlerdi. Kasım ayında bazı mevsimlik tahmin modellerinin kış ayları AO ve NAO ortalamalarıyla ilgili beklentilerini ayrı bir yazıyla sizlerle paylaşacağım.

Bu yazıda mevsimlik tahmin modellerine alternatif olarak başka bazı veri ve istatistikleri kullanarak kış mevsiminde muhtemel AO ve NAO ortalaması nasıl tahmin edilebilir onu anlatmaya çalışacağım. Bazı senelerde birbirini takip eden aylar arasında ciddi farklılıklar ortaya çıkabiliyor. Aralık ayında pozitif, ocakta negatif, şubatta tekrar pozitif, martta tekrar negatif gibi inişli çıkışlı bir görüntü olabiliyor. Öncelikle söylemem gerekir ki aşağıda göreceğiniz yöntemlerle bu şekilde ayrıntılar tespit edilemez.

Aşağıdaki haritalarda sol tarafta kış mevsiminde AO indeksinin pozitif olduğu kışların 500mb yükseklik, 850mb sıcaklık ve yağış ortalamalarını görüyorsunuz. Sağ tarafta ise negatif olduğu kışların ortalamaları var. Aslında ülkemiz öyle bir konumda bulunuyor ki kuzeybatı kesimler başta olmak üzere indekslerde aşırı negatif veya aşırı pozitif değerler olmadıkça her türlü sonuç normal karşılanabilir. Kuzey Avrupa, Sibirya, Doğu Amerika ve Grönland çevrelerinde olduğu kadar yüksek bir korelasyon yok. Pozitiflik ağır bastığında yüksek basınç etkisi, sıcaklık ortalamalarında düşüş ve yağışlarda azalma, negatiflik ağır bastığında alçak basınç etkisi,sıcaklıklarda yükseliş ve yağışlarda artış görülüyor.

aokis

Aşağıdaki haritalarda ise sırasıyla AO’nun pozitif ve negatif olduğu senelerden önceki ekim ve kasım aylarındaki 500mb yükseklik ortalamasını ve  deniz suyu sıcaklıklarını görüyorsunuz. Hatırlarsanız geçtiğimiz kış öncesinde ekim ayında Taymir Yarımadası üzerindeki 500mb yükseklik anomalisinin takip eden kışta AO indeks ortalamasının nasıl olabileceğiyle ilgili ciddi işaret verdiğine yönelik Vladimir Kryjov’a ait bir tez paylaşmıştım. Ekim ayı 500mb yükseklik ortalamasında bu durumun bir yansımasını görüyoruz. 500mb yükseklik ortalaması Sibirya’nın kuzeyinde normalden düşükse takip eden kışta AO ortalamasının pozitif olma ihtimali yükseliyor. Normalden yüksek olduğunda ise bu kez negatif ortalama ihtimali yükseliyor. Kasım ayında sinyallerin daha güçlendiğini görüyoruz. Hatta kasım ayı AO indeks değeriyle takip eden kış mevsimi AO ortalaması arasında hayli yüksek bir korelasyon olduğunu söyleyebiliriz. Batı Avrupa, Avrasya ve Moğolistan’ın kasım ayındaki 500mb yükseklik ortalaması AO indeksinin kışın negatif mi yoksa pozitif mi olabileceğiyle ilgili önemli işaretler veriyor. Yüksek/Alçak/Yüksek şeklinde bir sıralama pozitif AO indeksini, Alçak/Yüksek/Alçak şeklindeki sıralama negatif AO indeksini işaret ediyor. Mesela Moğolistan’ın normalden yağışlı bir kasım ayı geçirmesi takip eden kış mevsiminde  AO indeksinin negatif olabileceğine ait bir sinyal olarak kabul edilebilir fakat  sadece belli bir bölgeyle yetinmemek gerekir. Benzerlik görülen bölge sayısı ne kadar fazlaysa ileriye dönük tutarlılık ihtimali de o kadar artacaktır.

aooncesiekim

Aşağıdaki haritaların sol tarafında da kış mevsiminde NAO indeksinin pozitif olduğu kışların 500mb yükseklik, 850mb sıcaklık ve yağış ortalamalarını görüyorsunuz. Sağ tarafta ise negatif olduğu kışların ortalamaları var.

pozitifnao

Ekim ayında Grönland’ın güneyinde, Sibirya’nın kuzeyinde ve Moğolistan dolaylarındaki 500mb yükseklik anomalisi takip eden kışın NAO ortalaması hakkında da bazı sinyaller veriyor. Kasım ayında ise Grönland, Batı Avrupa,Avrasya ve Moğolistan dolayları bu konuda ciddi sinyallerin alınabildiği yerler. Basınç sistemlerinin sonbahar aylarında nereleri mesken tuttuğu oldukça önemli.

naooncesiekim

Deniz suyu sıcaklıklarında ise sıcak alanların artması hem AO hem de NAO için pozitiflik ihtimalini arttırırken soğuk alanlar arttıkça negatif indeks görülebilme ihtimali yükseliyor. Son yıllarda muhtemelen küresel sıcaklık ortalamalarındaki artışa bağlı olarak indekslerde negatif ortalama daha az görülebiliyor.

Ekim ve kasım verileri üzerinden yorum yapmak daha sağlıklı olsa da eylül ayından da bazı sinyaller alınabiliyor. Alaska’nın kuzeyi, İskandinavya ve Sibirya çevrelerindeki 500mb yükseklik anomalilerinden bazı tahminler yapılabilir.

aooncesieylul

Özellikle NAO için daha yüksek isabetli tahminler yapmak mümkün olabilir.

naooncesieylul

Bu senenin eylül ayı 500mb yükseklik anomalisi pozitif AO ve NAO ortalaması görülen kışlar öncesindeki eylül ayları ortalamasıyla daha fazla benzerlik gösterdi. Ayrıca tıpkı ağustos ayında olduğu gibi zayıf kalması muhtemel Sibirya yüksek basıncına da yeşil ışık yaktı.

eyl

Ekim ve kasım ayındaki durumları http://www.cpc.ncep.noaa.gov/products/intraseasonal/z500_nh_anim.shtml adresinden takip edebilir ve buna göre tahminde bulunabilirsiniz.

Şu ana kadarki verilerden ülkemizde önümüzdeki kış mevsiminin normalden soğuk geçme ihtimalinin arttığı sonucu çıkarılabilir. Yağış durumu hakkında tahmin yapmak içinse kasım ayını beklemeyi tercih ediyorum.

 

 

İstanbul’un Ekstrem Günleri

Bu yazıda İstanbul’da (Sarıyer istasyonu) MGM kayıtlarına göre aylık bazda ölçülmüş en düşük ve en yüksek sıcaklıklarla, şimdiye kadarki rüzgar, yağış ve kar kalınlığı rekorlarının kaydedildiği günlerin sinoptik haritalarını sizlerle paylaşacağım.

İstanbul Sarıyer istasyonunda kaydedilmiş Ocak ayı en düşük sıcaklık -11 dereceyle 17 Ocak 1963 tarihine ait. Günün en düşük sıcaklıkları istisnalar haricinde sabahın ilk ışıklarında kaydedilmektedir. Aşağıdaki haritada gün ortasındaki durum göründüğü için yorumlama yaparken bunu dikkate almamız gerekiyor.

Soğuk çekirdek Balkanlar’ın kuzeyinde, 700hpa nemlilik haritasına göre İstanbul’da hava kuru, gökyüzü açık olduğu için sıcaklık fazlasıyla düşebilmiş. Gün içinde de muhtemelen pırıl pırıl cam gibi bir gökyüzü ve ayaz hakim olmuştur.

Bu istasyonda en sıcak Ocak günü 22 dereceyle 3 Ocak 1971’de yaşanmış. Akdeniz’de gelişen bir alçak basınç sisteminin oluşturduğu güneyli hava akımlarıyla Kuzey Afrika çöllerinin havası kuzeye hareket edince sıcaklık mevsim normallerinin fazlasıyla üzerine çıkmış. Rüzgarın güney yönlerden estiği zamanlarda Bahçelievler, Bağcılar, Gaziosmanpaşa gibi ilçelerin karasal havası kuzeye doğru süpürüldüğü için bu dönemde en yüksek sıcaklıklar Sarıyer, Beykoz, Şile gibi noktalarda ölçülür. Kentin güneyindeki Bakırköy, Zeytinburnu, Kadıköy gibi yerlerde Marmara Denizi’nin nispeten serin yüzeyinden esen lodos buralarda sıcaklığın artışına engel olur. Kuzeyli rüzgarlar estiğinde ise bu senaryonun tam tersi gerçekleşmekte Karadeniz’e yakın istasyonlarda sıcaklıklar yükselemeyip adeta deniz suyu sıcaklığına eşit değerlerde seyrederken, güneydeki Atatürk Havalimanı gibi istasyonlar kuzeydeki ilçelerden süpürülerek, deniz etkisinin seyrelerek geldiği havanın etkisiyle diğer istasyonlara göre daha yüksek sıcaklıkların kaydedildiği istasyonlar olmaktadır.

Şubat ayında en düşük sıcaklık -8,4 dereceyle 20 Şubat 1985 tarihinde ölçülmüş. Karayelden esen rüzgar Balkanlar’daki buz gibi havayı Marmara’ya doğru taşımış ve bu değer havanın açık olduğu bir gecede değil, kar yağışı varken kaydedilmiş.

Sarıyer istasyonu şubatın en sıcak gününü 23,2 derecelik sıcaklıkla 20 Şubat 2010’da yaşamış. Avrupa genelinde hüküm süren derin bir alçak basınç alanı Afrika’nın çöl tozlarıyla dolu havasının kuzeye doğru çıkmasına neden olmuş.

Mart ayının en soğuk günü -5,8 derecelik sıcaklıkla 6 Mart 1987’de yaşanmış. İstanbul’un efsanelerinden olan 1987 Mart sistemi bir sıcaklık rekorunu da beraberinde getirmiş.

2013 senesinin mart ayı biterken ölçülen 29,3 derecelik sıcaklık değeri bu istasyonda kaydedilen en yüksek mat ayı sıcaklığı olmuş. Ocak ve şubattaki rekorlara neden olan sinoptik desenin bir benzeri burada da karşımıza çıkıyor.

10 Nisan 1956’da ölçülen -1,4 derecelik sıcaklık nisan ayı içinde kaydedilmiş minimum sıcaklık. Karayelden esen rüzgarlarla kar yağışlı bir gün yaşanmış.

13 Nisan 1994 tarihindeki 33,6 derecelik sıcaklık ise nisan ayı maksimum sıcaklık rekoru. Bundan önceki aylarda kaydedilen rekorlarda olduğu gibi bir alçak basınç sisteminin neden olduğu güneyli akımlar yine başrolde.

Çetin geçen 1985 kışının ardından 1 Mayıs 1985 günü ölçülen 3,0 derecelik sıcaklık bu istasyonun mayıs ayı rekoru. Balkanlar’daki kutup kökenli soğuk hava karayel rüzgarıyla kenti etkisi altına almış, gece saatlerinde hava açık olduğu için sıcaklık epey düşmüş.

27 Mayıs 1950’de Afrika’dan sokulan sıcak ve kuru hava kütlesi 34,5 derecelik sıcaklıkla mayıs ayının şimdiye kadar ölçülen maksimum sıcaklık değerinin kayıtlara geçmesini sağlamış. Küresel ısınmanın pek gündemde olmadığı, soğuk rekorlarının daha kolay görülebildiği 50’li yıllardan bu zamana kadar rekorun yenilenmemiş olması hayli ilginç.

3 Haziran 1990’da kutuptan kopup Akdeniz’e inen soğuk ve yağışlı sistemde sıcaklık 8,5 dereceye kadar inmiş. İstanbullular o sene yaz gelsin diye beklerken adeta kış ortasından bir gün yaşamış.

27 Haziran 2007’deki Afrika atağı Sarıyer istasyonunda sıcaklığı 40 dereceye fırlatmış. Bu değerden daha fazlası yakın geçmişte pekçok yerden maksimum sıcaklık rekoru haberleri geliyor olmasına rağmen henüz ölçülebilmiş değil.

10 Temmuz 1998’de yine yolunu şaşırıp Akdeniz’e kadar inen kutup kökenli bir sistem ve kuzeyli rüzgarlarla sıcaklık 12 dereceye kadar inmiş. Bu sıradışı olayın altında yatan sebep 1998 kışında ve ilkbaharında görülen süper El Nino’nun uzatmalı etkileri olabilir.

13 Temmuz 2000 tarihinde her ne kadar ardında serin ve yağışlı bir sistem olsa da bir Afrika atağı 41,5 derecelik sıcaklıkla rekor getirmiş ki bu istasyonda şimdiye kadar ölçülmüş en yüksek sıcaklık değeri.

1965 senesinde sonbahar İstanbul’a erken ve hızlı bir giriş yapmış. 30 Ağustos 1965 tarihinde ölçülen 12,3 derece bu istasyonun minimum ağustos sıcaklığı rekoru.

11 Ağustos 1970’te Afrika kökenli bir sıcak hava dalgası 39,6 dereceyle rekor kırdırmış. Son yıllarda küresel sıcaklık ortalaması yükselmekle birlikte Afrika kökenli sıcak hava dalgalarının sayısında bir azalma var sanki. Bu rekor 36 senedir kırılabilmiş değil.

29 Eylül 1970’de 850hpa seviyesinde -5 izotermi İstanbul’a dadanmış ve mininum sıcaklığı 7,1 dereceye kadar indirmiş. Bu sistem Aydos, Kayışdağı gibi tepelerde muhtemelen kısa süreliğine de olsa kar yağışına neden olmuştur.

Mayıs ayında olduğu gibi eylül rekoru da 1950 yılına ait. Öyle anlaşılıyor ki 1950 İstanbul için sıcaklık ortalamasının fazlasıyla yüksek olduğu bir seneymiş.3 Eylül 1950’de ölçülen 36,6 derecelik rekor halen kırılabilmiş değil.

20 Ekim 1972’de karayelden esen rüzgar sıcaklığı 0,6 dereceye düşürmüş.

7 Ekim 1992’de ölçülen 34 derecelik sıcaklık bu istasyonun ekim ayı rekoru. Afrika kökenli kuru ve sıcak hava kütlesi sıcaklığı çok fazla yükseltmiş.

29 Kasım 1953’te Anadolu’ya yerleşen 1040 mb değerindeki oldukça güçlü bir yüksek basınç alanının neden olduğu enverziyona bağlı olarak minimum sıcaklık -2,2 dereceye kadar düşmüş. Muhtemelen sabah saatlerinde sis hadisesi de etkili olmuştur.

1 Kasım 1962’de ölçülen 26,5 derecelik sıcaklık kasım ayı rekoru. Maksimum sıcaklık rekrolarının büyük bölümünde benzer sinoptik desen karşımıza çıkıyor.

23 Aralık 1967’de kar yağışlı bir günde ölçülen -7,0 derecelik sıcaklıkta başrolde karayel var. Bu istasyonun minimum sıcaklık rekorlarının çoğunda karayel yönlü rüzgarın varlığı göze çarpıyor.

3 Aralık 2010’da  25,8 derecelik sıcaklıkla İstanbullular kışı beklerken yazdan kalma bir gün yaşadılar.

18 Nisan 2012 tarihinde saatte 120 km hıza ulaşan lodos fırtınası maddi hasara neden olmuştu.

16 Ekim 1985 tarihinde metrekareye 212 kg yağış bırakan sistemde alçak basınç merkezinin Marmara’nın doğusunda konumlandığı ve Karadeniz üzerinden yoğun bir nem adveksiyonu gerçekleştiği görülüyor.

En yüksek kar kalınlığı bu istasyonda 8 Mart 1987’de ölçülen 63 cm. Çok daha fazla kalınlıkların ölçüldüğü yerler olduğu muhakkak fakat bu istasyona ait resmi kayıtlarda görünen ekstrem değer budur. Dönemin gazetelerinde “Marmara’nın üzerine -45 derecelik  bulut oturdu” şeklinde manşetler atılmasına neden olan ve pek nadir görülebilecek oluşumun sinoptik haritalarını aşağıda görüyorsunuz.

https://i0.wp.com/old.wetterzentrale.de/pics/archive/ra2/1987/Rrea1987030800.gif

İlerki günlerde Türkiye geneli için de benzer bir yazım olacaktır.

Kaynak: http://mgm.gov.tr/veridegerlendirme/il-ve-ilceler-istatistik.aspx?m=ISTANBUL

http://old.wetterzentrale.de/topkarten/fsrea2eur.html

 

 

 

 

Sibirya Yüksek Basıncı Üzerine Bir Analiz

Kuzey yarımkürenin kış koşullarını yönlendiren basınç sistemlerinden biri olan Sibirya yüksek basıncı bazı senelerde çok geniş bir alanda hakimiyet sürebilirken bazı senelerde ise adeta kabuğuna çekilmekte pasif kalmaktadır. Bu yazıda Sibirya yüksek basıncının geniş alanlarda hüküm sürdüğü veya pasif kaldığı seneler ve öncesindeki sonbahar dönemindeki bazı verilerin incelemesini yapacak ve bunlar üzerinden ileriye dönük sinyal alınıp alınmadığı hakkında bir sonuca ulaşmaya çalışacağız. Bu bir istatistik çalışması olduğundan kesinliği olmamakla birlikte daha yüksek ihtimaller üzerinden gidilerek ileriye dönük çıkarımlar yapılmaya gayret edilmiştir.

Sol taraftaki haritalar Sibirya yüksek basıncının geniş alanlara yayıldığı ve taşıdığı soğukların ülkemizi de etkilediği kışlara, sağ taraftaki haritalar ise tam tersine pasif kaldığı ve kuzey yarımkürede çoğu yerde ılıman hava koşullarının görüldüğü kışlara aittir. İlk sırada basınç, ikinci sırada sıcaklık üçüncü sırada ise QBO ile bağlantılı olan 50mb seviyesindeki rüzgar anomalisi haritalarını  görüyorsunuz.

sibiryalıkış500

Sibirya yüksek basınç alanı termik olduğu ve soğuktan beslendiği için küresel ısınmanın etkisiyle son yıllarda fazla etkili olamamaktadır. Bu istatistik çalışmasını yaparken Sibirya yüksek basıncının ülkemizi de etkileyecek şekilde yayılabildiği kışlarla ilgili yeterli sayıda örnek yıl bulabilmek için 1950’li yıllara kadar gitmem gerekti. 1950-1970 arası 20 yıllık dönemde bu şekilde 8 kış varken 1970-2016 arası 46 yıllık dönemde sadece 5 kış bulunuyor. Küresel ısınma bu şekilde devam ettiği sürece ilerleyen senelerde Sibirya yüksek basıncının etkili olduğu kışları görebilmek muhtemelen çok daha zor olacak.

50mb rüzgar haritasındaki anomalilere bakarak Sibirya yüksek basıncının etkili olduğu kışlarda  QBO salınımının çoğunlukla doğulu olduğunu söyleyebiliriz.

Aşağıdaki haritalarda ise Sibirya yüksek basıncının etkili olduğu ve olmadığı kışlar öncesinde sırasıyla eylül,ekim ve kasım aylarındaki 500mb yükseklik anomali ortalamalarını görüyoruz. Kış mevsiminden geriye doğru gelirken süre kısaldıkça zıtlıklar daha belirgin hale gelmektedir. Ekim ve kasım ayları güçlü sinyallerin alınabildiği aylardır.

sibiryalıkışeylül500mb yükseklik anomali ortalaması eylül ayında Kanada’nın kuzeybatısında ve İskandinavya çevrelerinde belirgin zıtlıklar göze çarpmaktadır. Ekim ayında bu durum daha belirgindir. Öyleki jet akımlarına çok farklı şekilde yön verecek dizilimler mevcuttur. Sibirya yüksek basıncının pasif kaldığı kışlar öncesindeki ekim aylarında Kuzey Atlantik’in çoğunlukla sırt bölgesi, güçlü olduğu kışlardan önce ise çoğunlukla trof (oluk) bölgesi olduğu görülmektedir.Bu dizilimin jet akımlarına olan zincirleme etkisi de haritalarda net olarak gözükmektedir. Amerika, Avrupa, Asya üzerindeki zıtlıklar oldukça belirgindir.

Ekim ayında Atlantik sırtı (AR) hakim olan bir sinoptik desen gerçekleşirse takip eden kış mevsiminde zayıf Sibirya yükseği, İskandinav blokajı (SB) hakim olan bir sinoptik desen gerçekleşirse takip eden kış mevsiminde güçlü Sibirya yükseği görülme ihtimali artmaktadır.

4ptrn

Kasım ayında tripol mantığından hareket edecek olursak ve Batı Avrupa/Avrasya/Asya şeklinde üç nokta belirlersek alçak/yüksek/alçak şeklinde bir dizilim gerçekleşmesi halinde güçlü bir Sibirya yükseği görme ihtimalimiz artacaktır. Yüksek/alçak/yüksek şeklinde bir sıralama halinde ise bu kez zayıf Sibirya yükseği görme ihtimali yükselecektir.

Avrupa’da kasım ayı içerisinde Asya’dan Avrupa’ya doğru yani doğulu akımların baskın olduğu bir sinoptiğin gerçekleşmesi halinde takip eden kış mevsiminde Sibirya yüksek basıncının geniş alanlara yayılma ihtimali artacaktır. Azor yüksek basıncının hakim olduğu ve batılı rüzgarların Asya’ya doğru estiği bir sinoptiğin baskın olması halinde ise bu kez Sibirya yüksek basıncının takip eden kış mevsiminde pasif kalma ihtimali artacaktır.

Küresel ısınmayla birlikte okyanus sıcaklıklarının yükselmesi de Sibirya yüksek basıncının hakim olduğu kışların sayısında azalmanın bir başka sebebi olabilir.

Sibirya yüksek basıncının güçlü olup olmayacağıyla ilgili fikir vereceği düşünülen Ekim ayı Avrasya kar örtüsü ise Sibirya yüksek basıncından daha çok Grönland Blokajının oluşup oluşmayacağıyla ilgili fikir vermektedir.

https://www.ncdc.noaa.gov/snow-and-ice/extent/snow-cover/eurasia/10.csv adresinden ulaşılan ekim ayı Avrasya kar örtüsü anomalilerinin normalin altında ve üzerinde kaldığı seneleri bir havuzda topladığımızda karşımıza aşağıdaki haritalar çıkıyor.

İlk sıranın sol tarafında ekim ayı Avrasya kar örtüsünün pozitif olduğu, sağ tarafında ise negatif olduğu senelerin  500mb yükseklik ortalamalarını görüyorsunuz.İkinci sırada takip eden kış mevsimindeki 500mb yükseklik ortalamasını, üçüncü sırada ise kış sıcaklık ortalamalarını görüyorsunuz.

EkimKarAnomali

Kar, beyaz olduğu için gelen güneş ışınlarını emmeyip geri yansıtır, ayrıca radyatif ışıma yoluyla da var olan ısı enerjisinin hızla yitirilmesini sağlamaktadır. Yer seviyesinden kaybolan ısı enerjisi stratosferin ısınmasına neden olmaktadır. Stratosfer ısındıkça kutup girdabı baskı altında kalmakta ve bazen bu baskılara dayanamayıp aşağıdaki animasyonda göreceğiniz gibi parçalanmaktadır. Avrasya kar örtüsünün geniş alanlara yayıldığı ekim aylarının ardından gelen kışlarda bu olayın gerçekleşme ihtimali haliyle yükselmektedir.Bu durumun gerçekleşmesi ve kutup girdabının güneye doğru hareketi Grönland blokajının gerçekleşmesi ve Amerika’nın orta ve doğu kesimlerinin soğuk günler geçirmesi bakımından önemli olmakla birlikte Sibirya yüksek basıcının yayılma alanı konusunda yeterince güçlü bir sinyal verememektedir. Yüksek basınç merkezi kutuba doğru kaymakta AO ve NAO gibi indeksler negatife gitmekte, oluşan hava akımları ülkemizi genelde ılık tarafta bırakmaktadır. Bu nedenle soğuk bir kış kovalayanların beklentisi Avrasya kar örtüsü anomalisinin hem ekimde hem de takip eden aylarda negatif gerçekleşmesi olmalıdır.

https://bayhava.wordpress.com/wp-content/uploads/2015/12/d4a3b-6a0133f03a1e37970b01901b6c4d91970b-pi.gif?w=549

Sonbaharı beklemeden, ağustos ayı verilerinden giderek, çok sağlıklı olmasa da önümüzdeki kış Sibirya yüksek basıncının etkili olup olmayacağıyla ilgili bir ön tahmin yapacak olursak, bu sene kuzey yarımkürenin ağustos ayı 500mb yükseklik haritası Sibirya yüksek basıncının zayıf olduğu senelerin öncesindeki ağustos aylarının 500mb yükseklik haritasıyla daha fazla uyum göstermektedir. En doğrusu ekim-kasım gibi bir değerlendirme yapmaktır fakat ilk işaretler son birkaç kıştır olduğu gibi önümüzdeki kışta da Sibirya yüksek basıncının pasif kalacağı yönündedir.

sibiryalıkışağustos

agustos2016

Tabii ki tek başına bu veri önümüzdeki kış mevsiminin ülkemizde normalden ılık mı yoksa soğuk mu geçeceğine yönelik bir tahmin yapmak için yeterli değildir çünkü geçmişte Sibirya yüksek basıncının pasif olup da ülkemizin soğuk geçirdiği kışlar (örn. 1992) mevcuttur. Azor ve İzlanda gibi basınç merkezlerinin pozisyonu da bu konuda oldukça önemlidir.

Bu konuya ilerleyen günlerde başka eklemelerim de olacaktır.